Sayi:715
11 Aralık 2009
Evren Dede
Yeşil Patrik...
Patrik Bartholomeos’a ilk olarak Al Gore ‘Yeşil Patrik’ adını takıyor. 2000’de ABD’deki başkanlık yarışını George Bush’a karşı az farkla kaybettikten sonra kendini iklim değişikliğiyle mücadele konularına adayan Al Gore, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu çok sayıda ülkeyi bu vesileyle dolaştı. Gezdiği her ülkede hem halka hem de hükümetlere küresel ısınmanın etkilerini ve dünyayı bekleyen tehlikeleri anlattı, onları önlem almaları konusunda uyardı. Bu çabaları sonucunda, 2007 Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Dolayısıyla, Al Gore’un, Patrik Bartholomeos için ‘Yeşil Patrik’ derken, Patriğin çevreciliğini ve bu konudaki çabalarını vurguladığını ayrıca anlatmaya gerek yok sanırım.
Patrik Bartholomeos’un ‘ekümenikliği’ konusunda Türkiye’de çok sert bir çekirdek var. Fener’in Vatikan olacağı temeline inşa edilen bu paranoya, Patriğin 1997 yılından bu yana farklı din ve politik görüşlere sahip din adamlarını, bilim adamlarını, siyasetçileri ve çevrecileri çeşitli sempozyumlarda bir araya getiren ve ekolojik sorunlar üzerinde onları birlikte çalışmaya teşvik eden, dünyadaki en etkin dini lider olmasını ve bu zor işi layıkıyla başarmasını idrak edemez tabii. Oysa Patriğin bütün dünyayı bir araya toplayabilen bu müthiş kapasitesi, bir anlamda Türkiye’nin çevrecilik konusunda bile başı çekmesine olanak sağlıyordu. Tabii, bunu algılayabilecek, Patriğin ‘ekümenik’ sıfatının Türkiye’ye getirilerini görebilecek zekâya ihtiyaç var.
Aynısı din adamları için de geçerli olmak kaydıyla, bilim adamları, eğitimleri gereği din adamlarına pek itimat etmezler, şüpheyle yaklaşırlar. Başlangıçta, Patrik Bartholomeos’a da belki aynı şüpheyle yaklaştılar. Patriğin çevre sempozyumlarından birine çağrılan Brezilyalı bilim adamı Dr. Antonio Nobre, “Davet edildiğimde ilkin şüpheyle karşıladım. Biliyorsunuz, bilim adamları dine güvenle bakmaz” derken, işte bu gerçeği ifade ediyordu. Gel gelelim, bunca bilim adamı, Bartholomeos’un, tıpkı Al Gore’un dediği gibi ‘Yeşil Patrik’ olduğunu çabuk anladı son tahlilde. Tabii, bu başarının arkasında ince bir zekânın olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Mesela RSE Sempozyumu’nun koordinatörü Maria Becket, Patrikhane’nin düzenlediği ilk sempozyumun bir gemide yapılmasının önemine değinirken, “Bu sayede hem din adamları hem de bilim adamları denizin ortasında düzenlenen bu toplantıdan kaçamayacaklardı ve ister istemez ortak bir nokta bulacaklardı” derken, belki bu ince zekâya vurgu yapıyordu.
Patrik Barholomeos bilim adamlarıyla birlikte bugüne kadar dünyanın dört bir yanına gitti; Alaska’dan Afrika’ya kadar, gittiği her yerde iklim değişikliği ve beraberinde gelen sorunlar değerlendirildi, devlet adamlarına çözüm önerileri sunuldu. Patriğin sadece çevrecilik yanı değil dinlerarası diyalog konusundaki tutumu da ses getirdi. Hıristiyanlık noktasında kardeş kiliselerle kurduğu sıcak ilişki dışında, Müslüman din adamlarıyla da yakın bir diyaloğa girdi. Yazarlar Vakfı’nın 2008’de düzenlediği iftar gecesinde Fethullah Gülen Hocaefendi için “Gayrimüslimlere dostane yaklaşımından dolayı Gülen’e teşekkür ederim. Bir söz vardır, “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur’ diye. Fethullah Gülen Hocaefendi için bu geçerli değildir. Onu çok seviyor ve özlüyoruz” sözleri, Patriğin ne denli farklı bir insan olduğunu göstermesi açısından belki de en manidar olanlarındandır.
‘Ekümenik’ sıfatını, Türkçe yayımladığı bildirilerde ve basın açıklamalarında kendi devletinin bir gün bu dinsel ‘gerçeği’ kendi arzusuyla idrak edeceği umuduyla kullanmayan Patrik Bartholomeos, bir anlamda herkese ders vermiyor mu? Ekümenliğini kabul etmese bile, çevrecilikten dinlerarası diyaloğa kadar birçok alanda yürüttüğü faaliyetlerle Türkiye’nin dünyadaki yerini her geçen gün yücelten bu insana, devlet, hiç değilse, Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin Rumlardan alıp üzerine çöreklendiği ve devlete karşı yürütülen Ergenekon toplantılarını organize ettiği kiliseyi iade etse, tekrar asıl sahibine, Patrik Bartholomeos’a teslim etse ne güzel olurdu! Böylece kilisede Ergenekon değil çevre sempozyumu düzenlerdi vesselam…
11 Aralık 2009
Evren Dede
Yeşil Patrik...
Patrik Bartholomeos’a ilk olarak Al Gore ‘Yeşil Patrik’ adını takıyor. 2000’de ABD’deki başkanlık yarışını George Bush’a karşı az farkla kaybettikten sonra kendini iklim değişikliğiyle mücadele konularına adayan Al Gore, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu çok sayıda ülkeyi bu vesileyle dolaştı. Gezdiği her ülkede hem halka hem de hükümetlere küresel ısınmanın etkilerini ve dünyayı bekleyen tehlikeleri anlattı, onları önlem almaları konusunda uyardı. Bu çabaları sonucunda, 2007 Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Dolayısıyla, Al Gore’un, Patrik Bartholomeos için ‘Yeşil Patrik’ derken, Patriğin çevreciliğini ve bu konudaki çabalarını vurguladığını ayrıca anlatmaya gerek yok sanırım.
Patrik Bartholomeos’un ‘ekümenikliği’ konusunda Türkiye’de çok sert bir çekirdek var. Fener’in Vatikan olacağı temeline inşa edilen bu paranoya, Patriğin 1997 yılından bu yana farklı din ve politik görüşlere sahip din adamlarını, bilim adamlarını, siyasetçileri ve çevrecileri çeşitli sempozyumlarda bir araya getiren ve ekolojik sorunlar üzerinde onları birlikte çalışmaya teşvik eden, dünyadaki en etkin dini lider olmasını ve bu zor işi layıkıyla başarmasını idrak edemez tabii. Oysa Patriğin bütün dünyayı bir araya toplayabilen bu müthiş kapasitesi, bir anlamda Türkiye’nin çevrecilik konusunda bile başı çekmesine olanak sağlıyordu. Tabii, bunu algılayabilecek, Patriğin ‘ekümenik’ sıfatının Türkiye’ye getirilerini görebilecek zekâya ihtiyaç var.
Aynısı din adamları için de geçerli olmak kaydıyla, bilim adamları, eğitimleri gereği din adamlarına pek itimat etmezler, şüpheyle yaklaşırlar. Başlangıçta, Patrik Bartholomeos’a da belki aynı şüpheyle yaklaştılar. Patriğin çevre sempozyumlarından birine çağrılan Brezilyalı bilim adamı Dr. Antonio Nobre, “Davet edildiğimde ilkin şüpheyle karşıladım. Biliyorsunuz, bilim adamları dine güvenle bakmaz” derken, işte bu gerçeği ifade ediyordu. Gel gelelim, bunca bilim adamı, Bartholomeos’un, tıpkı Al Gore’un dediği gibi ‘Yeşil Patrik’ olduğunu çabuk anladı son tahlilde. Tabii, bu başarının arkasında ince bir zekânın olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Mesela RSE Sempozyumu’nun koordinatörü Maria Becket, Patrikhane’nin düzenlediği ilk sempozyumun bir gemide yapılmasının önemine değinirken, “Bu sayede hem din adamları hem de bilim adamları denizin ortasında düzenlenen bu toplantıdan kaçamayacaklardı ve ister istemez ortak bir nokta bulacaklardı” derken, belki bu ince zekâya vurgu yapıyordu.
Patrik Barholomeos bilim adamlarıyla birlikte bugüne kadar dünyanın dört bir yanına gitti; Alaska’dan Afrika’ya kadar, gittiği her yerde iklim değişikliği ve beraberinde gelen sorunlar değerlendirildi, devlet adamlarına çözüm önerileri sunuldu. Patriğin sadece çevrecilik yanı değil dinlerarası diyalog konusundaki tutumu da ses getirdi. Hıristiyanlık noktasında kardeş kiliselerle kurduğu sıcak ilişki dışında, Müslüman din adamlarıyla da yakın bir diyaloğa girdi. Yazarlar Vakfı’nın 2008’de düzenlediği iftar gecesinde Fethullah Gülen Hocaefendi için “Gayrimüslimlere dostane yaklaşımından dolayı Gülen’e teşekkür ederim. Bir söz vardır, “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur’ diye. Fethullah Gülen Hocaefendi için bu geçerli değildir. Onu çok seviyor ve özlüyoruz” sözleri, Patriğin ne denli farklı bir insan olduğunu göstermesi açısından belki de en manidar olanlarındandır.
‘Ekümenik’ sıfatını, Türkçe yayımladığı bildirilerde ve basın açıklamalarında kendi devletinin bir gün bu dinsel ‘gerçeği’ kendi arzusuyla idrak edeceği umuduyla kullanmayan Patrik Bartholomeos, bir anlamda herkese ders vermiyor mu? Ekümenliğini kabul etmese bile, çevrecilikten dinlerarası diyaloğa kadar birçok alanda yürüttüğü faaliyetlerle Türkiye’nin dünyadaki yerini her geçen gün yücelten bu insana, devlet, hiç değilse, Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin Rumlardan alıp üzerine çöreklendiği ve devlete karşı yürütülen Ergenekon toplantılarını organize ettiği kiliseyi iade etse, tekrar asıl sahibine, Patrik Bartholomeos’a teslim etse ne güzel olurdu! Böylece kilisede Ergenekon değil çevre sempozyumu düzenlerdi vesselam…
0 yorum:
Yorum Gönder