AGOS
01.05.2009
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, 14 Nisan günü İstanbul’da Harp Akademileri Komutanlığı Atatürk Harp Oyunu ve Kültür Merkezi’nde yaptığı ‘Yıllık Değerlendirme Konuşması’nda ilginç ayrıntılar vardı. Neredeyse bütün köşe yazarları okurlarına bu ayrıntıları aktardılar, yorumda bulundular.
Gazeteciler açısından hiç şüphesiz en ilginç konulardan biri, Genelkurmay Başkanlığı’nın, toplantıya, ‘yasaklı’ gazetecileri de çağırması oldu.
Bu şaşkınlık doğaldı. Çünkü Genelkurmay çok uzun bir dönemdir basın için farklı bir uygulamada bulunuyor. ‘Akreditasyon’ adı altında, bazı gazeteleri ve bazı gazetecileri “belirli nedenler yüzünden” toplantılara, brifinglere, kokteyllere vs. çağırmıyor.
Akreditasyondaki bu katı tutumu destekleyen ‘özel’ gazeteciler dışındaki, ‘sıradan’ gazeteciler, Genelkurmay’ın tavrını her zaman eleştirdi, basına uygulanan ayrımcılığı kınadı...
İşte bu sefer, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un yapacağı konuşmaya ‘Yasaklı gazeteciler de çağrıldı!’ haberini alınca, hani dedik, basında herkese eşit ve olması gereken bir tutumla mı karşılaşılacak acaba?
Söylenenlere göre, Genelkurmay’ın akredite etmediği birçok yazar, mesela Hasan Cemal, Nazlı Ilıcak, Fehmi Koru, Mehmet Altan, Akif Beki, ?amil Tayyar, Ali Bayramoğlu ve Kürşat Bumin’e bile davetiye gönderilmişti.
Genelkurmay’ın bahse konu davetleri, e-muhtıralara, 28 ?ubat sürecine, Ergenekon yapılanmasına ve TSK’nın siyasete yönelik müdahalelerine eleştirel gözle bakan gazetecilerin 14 Nisan günü davet edilmesi, askerin yeni bir açılımı olarak algılandı.
Fakat daha sonra bu açılımın yine sınırlı tutulduğu görüldü. Genelkurmay’ın akreditasyonuna takılan gazetelerin, Taraf, Zaman ve Yeni Asya olduğu ve 14 Nisan günü Harp Akademileri Komutanlığı’nda yapılan brifinge davet edilmedikleri anlaşıldı. Bu gazetelerin sadece yönetim kadrosu değil, yazarları da davet edilmemişti.
Bu gazetelerin Genelkurmay’ın akreditasyonuna takılması basına yansıdı, tutum yine eleştirildi. Fakat ne ilginçtir ki, bir nokta yine gözlerden kaçtı.
Dikkat edilirse, davet edilmeyen sadece bu üç gazete değildi!..
Gayrimüslim azınlık basınından da hiçbir gazete davet edilmemişti.
Dostların bile bu ‘küçük’ ayrıntıyı görmemesini, “Dağ başını duman almış, sıra daha azınlıklara gelmedi” diyerek geçiştirmeyelim.
*
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkının bir parçası olan gayrimüslimlerin kendi cemaatlerine seslendikleri, hatta ve hatta, Türkçe yayın yaparak bütün Türkiyelilere hitap eden gazeteleri var. Onlar da Türkiye’nin evladı. Çoğu kez, hayatlarının her safhasında ayrımcılıkla karşılaşmalarına rağmen dik durmaya çalışan bu insanların kendi seslerini, kendi renklerini, kendi duygularını yansıtan bu gazeteleri yok saymak neden?
Dikkat edin! Türkiye’deki en eski günlük gazete, Rum basının medarı iftiharı olan Apoyevmatini’dir. Ondan daha eski günlük gazetesi olmayan bir Türkiye’de, sırf bu hakikat bile önem arz eder, daveti gerektirir.
Yine cemaatinin desteğiyle kabuğunu kırmış ve bütün herkese sesini duyurmak isteyen, Türk yazarların da yer aldığı ve Türkçe yayın yapan bir Agos var. Ondan daha çok satan ünlü bir azınlık gazetesi olmadığına göre, sırf bu hakikat bile önem arz eder, daveti gerektirir.
Dolayısıyla, davetlerdeki akreditasyon sorununun belki de en üzücü yanı, gayrimüslim azınlık basınına karşı uygulanan tutum olmalıdır. Bugün davet edilmeyen çoğunluk gazeteleri ve gazeteciler gelecekte belki davet edilecekler, tıpkı bu sefer davet edilen eski yasaklı gazeteciler gibi. Peki ya Agos veya Apoyevmatini davet edilecek midir? Ne zaman onlar da Türkiye halkının bir parçası olarak görülecek?
01.05.2009
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, 14 Nisan günü İstanbul’da Harp Akademileri Komutanlığı Atatürk Harp Oyunu ve Kültür Merkezi’nde yaptığı ‘Yıllık Değerlendirme Konuşması’nda ilginç ayrıntılar vardı. Neredeyse bütün köşe yazarları okurlarına bu ayrıntıları aktardılar, yorumda bulundular.
Gazeteciler açısından hiç şüphesiz en ilginç konulardan biri, Genelkurmay Başkanlığı’nın, toplantıya, ‘yasaklı’ gazetecileri de çağırması oldu.
Bu şaşkınlık doğaldı. Çünkü Genelkurmay çok uzun bir dönemdir basın için farklı bir uygulamada bulunuyor. ‘Akreditasyon’ adı altında, bazı gazeteleri ve bazı gazetecileri “belirli nedenler yüzünden” toplantılara, brifinglere, kokteyllere vs. çağırmıyor.
Akreditasyondaki bu katı tutumu destekleyen ‘özel’ gazeteciler dışındaki, ‘sıradan’ gazeteciler, Genelkurmay’ın tavrını her zaman eleştirdi, basına uygulanan ayrımcılığı kınadı...
İşte bu sefer, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un yapacağı konuşmaya ‘Yasaklı gazeteciler de çağrıldı!’ haberini alınca, hani dedik, basında herkese eşit ve olması gereken bir tutumla mı karşılaşılacak acaba?
Söylenenlere göre, Genelkurmay’ın akredite etmediği birçok yazar, mesela Hasan Cemal, Nazlı Ilıcak, Fehmi Koru, Mehmet Altan, Akif Beki, ?amil Tayyar, Ali Bayramoğlu ve Kürşat Bumin’e bile davetiye gönderilmişti.
Genelkurmay’ın bahse konu davetleri, e-muhtıralara, 28 ?ubat sürecine, Ergenekon yapılanmasına ve TSK’nın siyasete yönelik müdahalelerine eleştirel gözle bakan gazetecilerin 14 Nisan günü davet edilmesi, askerin yeni bir açılımı olarak algılandı.
Fakat daha sonra bu açılımın yine sınırlı tutulduğu görüldü. Genelkurmay’ın akreditasyonuna takılan gazetelerin, Taraf, Zaman ve Yeni Asya olduğu ve 14 Nisan günü Harp Akademileri Komutanlığı’nda yapılan brifinge davet edilmedikleri anlaşıldı. Bu gazetelerin sadece yönetim kadrosu değil, yazarları da davet edilmemişti.
Bu gazetelerin Genelkurmay’ın akreditasyonuna takılması basına yansıdı, tutum yine eleştirildi. Fakat ne ilginçtir ki, bir nokta yine gözlerden kaçtı.
Dikkat edilirse, davet edilmeyen sadece bu üç gazete değildi!..
Gayrimüslim azınlık basınından da hiçbir gazete davet edilmemişti.
Dostların bile bu ‘küçük’ ayrıntıyı görmemesini, “Dağ başını duman almış, sıra daha azınlıklara gelmedi” diyerek geçiştirmeyelim.
*
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkının bir parçası olan gayrimüslimlerin kendi cemaatlerine seslendikleri, hatta ve hatta, Türkçe yayın yaparak bütün Türkiyelilere hitap eden gazeteleri var. Onlar da Türkiye’nin evladı. Çoğu kez, hayatlarının her safhasında ayrımcılıkla karşılaşmalarına rağmen dik durmaya çalışan bu insanların kendi seslerini, kendi renklerini, kendi duygularını yansıtan bu gazeteleri yok saymak neden?
Dikkat edin! Türkiye’deki en eski günlük gazete, Rum basının medarı iftiharı olan Apoyevmatini’dir. Ondan daha eski günlük gazetesi olmayan bir Türkiye’de, sırf bu hakikat bile önem arz eder, daveti gerektirir.
Yine cemaatinin desteğiyle kabuğunu kırmış ve bütün herkese sesini duyurmak isteyen, Türk yazarların da yer aldığı ve Türkçe yayın yapan bir Agos var. Ondan daha çok satan ünlü bir azınlık gazetesi olmadığına göre, sırf bu hakikat bile önem arz eder, daveti gerektirir.
Dolayısıyla, davetlerdeki akreditasyon sorununun belki de en üzücü yanı, gayrimüslim azınlık basınına karşı uygulanan tutum olmalıdır. Bugün davet edilmeyen çoğunluk gazeteleri ve gazeteciler gelecekte belki davet edilecekler, tıpkı bu sefer davet edilen eski yasaklı gazeteciler gibi. Peki ya Agos veya Apoyevmatini davet edilecek midir? Ne zaman onlar da Türkiye halkının bir parçası olarak görülecek?
0 yorum:
Yorum Gönder