AGOS
Sayi:691
26/06/2009
Ergenekon’un “yabancı muhit!” sevdası!
Evren Dede
Türkiye’de Ergenekon davasında sular bir türlü durulmuyor. Her gün çıkan yeni iddialar ve gelişen olaylar karşısında söyleyecek çok şey var. Fakat Batı Trakya’dan bakan biri olarak, “Bunlar Türkiye’nin iç sorunları” diyorum. O yüzden, bu bağlamda beni en çok Yunanistan-Türkiye ilişkileri ve Batı Trakya bölgesi ilgilendiriyor. Dolayısıyla, Ergenekon sürecini takip ederken gözüm hep Batı Trakya ve Yunanistan bağlantısında.
Taraf’ta yayımlanan ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ ile, bir kez daha, Ergenekoncuların Yunanistan saplantısı ortaya çıktı. Ne kadar ilginç! Dava süreci boyunca patlak veren her önemli olayın ucundan, bir de bakıyorsun, ‘Yunanistan’ kelimesi fışkırıyor – her ne kadar Batı Trakya ile ilgili bağlantılar ve ilişkiler dava sürecinde detaylarıyla işlenmese de... Son olayda da öyle.
Ergenekon yapılanmasının, Batı Trakya ve Yunanistan’ı yıllardır Türkiye’nin iç siyasetinde kullandığı, bilinen bir gerçek.
İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin önündeki sokağa şimdilerde ‘Dr. Sadık Ahmet’ adını verenle, Atatürk’ün Selanik’teki evine 1955’te bir Batıtrakyalının eliyle bomba koyduran, aynı zihniyet değil midir? Ve yine, Rum Patrikhanesi’nin her etkinliğinde provokasyon amaçlı olarak Batıtrakyalıları kullanan aynı zihniyet değil midir? ‘Ekümenik’ sıfatını kullanmalarından dolayı yine bir başka Batıtrakyalı tarafından Patrikhane aleyhine dava açtıran?
Ergenekoncular, Türkiye’deki Ergenekon davasını ve dava süreciyle birlikte işleyen yan süreçleri küçümseyebilir, hatta Batı Trakya ve Yunanistan konulu ayrıntıları hiç önemsemeyebilirler. Fakat gerçekler öyle değil.
Türkiye’nin iç siyasetine alet olan Batıtrakyalılar sadece Hrant Dink suikastında, Ergenekon davasında ve İstanbul Rumları ile ilgili olaylarda karşımıza çıkan ‘Yeni Batı Trakya’ dergisiyle sınırlı değil, daha bir sürü ilişkiler ve kullanılmalar var.
Batı Trakya konusu uluslararası ilişkiler kapsamında olduğundan, Türkiye’de yürütülen Ergenekon davasında bahse konu örgütün yapısal şemasında açık şekilde Batı Trakya’dan bahsedilmeyebilir. Türk-Yunan ilişkilerinin bozulmasına neden olabilecek böyle bir olaya belirli güçlerin müdahale etmesi kaçınılmaz. Elbette, bizim temennimiz, Ergenekon süreci kapsamında Batı Trakya’daki bizlerin zarar görmemesinin sağlanmasıdır. Çünkü Türkiye’nin iç siyasetinde, iç menfaatler çerçevesinde kullanılmak demek, bir bakıma, Batı Trakya’daki azınlığın aleyhine hareket edildiği anlamına da gelmektedir.
Türkiye’deki belirli mihrakların AKP veya STK’larla veya başka gruplarla olan çatışmalarında, muhaliflerini yıpratmak, darbe yapmak ve son tahlilde düzeni illegal yoldan değiştirmek adına, eğer icap ederse, ve hiç çekinmeden, Batı Trakya’nın ve Batıtrakyalıların kullanılmasını hoş karşılamamızı hiç kimse beklememeli.
Ne yani? KKTC’ye Mehmet Emin Aga’yı seçim dönemi gönderen zihniyetle, Ergenekon patlak verince ‘Yeni Batı Trakya Dergisi’ne MGK şildi veren zihniyet, bir değil midir? Bunları yok mu sayalım, es mi geçelim, unutalım mı?
Son yıllarda Türkiye’den Batı Trakya’ya davet edilen konuşmacılar ve ziyaretçiler arasında Ergenekon davasına ismi karışmış ulusalcılar ve Ergenekon yandaşlarının olduğunu görmezlikten mi gelelim?
Veya, oldu olacak, çok daha eski olayları, mesela Susurluk kazası sonrası Abdullah Çatlı ile Sadık Ahmet ilişkisinin 07.11.1997 tarihli Sabah gazetesinde bile konu edildiğini, Habip Aslantürk’ün, ifadesinde, kendisinin Çatlı’nın emriyle Sadık Ahmet’i defalarca havaalanından aldığını ve Bakırköy’deki Çatlı’nın evine götürdüğünü saklayalım mı?
Veya, Türkiye’deki Batıtrakyalı Türklerden bazılarının Ergenekon sürecine adı karışmış, hatta tutuklanmış bulunan emekli paşalarla, dernek, dergi gibi çeşitli yapılanmaların içerisinde ortak çalıştıklarını inkâr mı edelim?
Denize atılan bir şişe misali, belki bir bulan olur ümidiyle, Batı Trakya’dan Türkiye’ye sesleniyoruz: Ergenekoncuların ihtiraslarına dış Türkleri heba etmeyin!
Ve elbette, bütün bu karanlık oyunlara rağmen umudumuzu koruyoruz; Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin Batı Trakya Türklerinin de demokratikleşme sürecine katkı sağlayacağına inandık, inanıyoruz.
Sayi:691
26/06/2009
Ergenekon’un “yabancı muhit!” sevdası!
Evren Dede
Türkiye’de Ergenekon davasında sular bir türlü durulmuyor. Her gün çıkan yeni iddialar ve gelişen olaylar karşısında söyleyecek çok şey var. Fakat Batı Trakya’dan bakan biri olarak, “Bunlar Türkiye’nin iç sorunları” diyorum. O yüzden, bu bağlamda beni en çok Yunanistan-Türkiye ilişkileri ve Batı Trakya bölgesi ilgilendiriyor. Dolayısıyla, Ergenekon sürecini takip ederken gözüm hep Batı Trakya ve Yunanistan bağlantısında.
Taraf’ta yayımlanan ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ ile, bir kez daha, Ergenekoncuların Yunanistan saplantısı ortaya çıktı. Ne kadar ilginç! Dava süreci boyunca patlak veren her önemli olayın ucundan, bir de bakıyorsun, ‘Yunanistan’ kelimesi fışkırıyor – her ne kadar Batı Trakya ile ilgili bağlantılar ve ilişkiler dava sürecinde detaylarıyla işlenmese de... Son olayda da öyle.
Ergenekon yapılanmasının, Batı Trakya ve Yunanistan’ı yıllardır Türkiye’nin iç siyasetinde kullandığı, bilinen bir gerçek.
İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin önündeki sokağa şimdilerde ‘Dr. Sadık Ahmet’ adını verenle, Atatürk’ün Selanik’teki evine 1955’te bir Batıtrakyalının eliyle bomba koyduran, aynı zihniyet değil midir? Ve yine, Rum Patrikhanesi’nin her etkinliğinde provokasyon amaçlı olarak Batıtrakyalıları kullanan aynı zihniyet değil midir? ‘Ekümenik’ sıfatını kullanmalarından dolayı yine bir başka Batıtrakyalı tarafından Patrikhane aleyhine dava açtıran?
Ergenekoncular, Türkiye’deki Ergenekon davasını ve dava süreciyle birlikte işleyen yan süreçleri küçümseyebilir, hatta Batı Trakya ve Yunanistan konulu ayrıntıları hiç önemsemeyebilirler. Fakat gerçekler öyle değil.
Türkiye’nin iç siyasetine alet olan Batıtrakyalılar sadece Hrant Dink suikastında, Ergenekon davasında ve İstanbul Rumları ile ilgili olaylarda karşımıza çıkan ‘Yeni Batı Trakya’ dergisiyle sınırlı değil, daha bir sürü ilişkiler ve kullanılmalar var.
Batı Trakya konusu uluslararası ilişkiler kapsamında olduğundan, Türkiye’de yürütülen Ergenekon davasında bahse konu örgütün yapısal şemasında açık şekilde Batı Trakya’dan bahsedilmeyebilir. Türk-Yunan ilişkilerinin bozulmasına neden olabilecek böyle bir olaya belirli güçlerin müdahale etmesi kaçınılmaz. Elbette, bizim temennimiz, Ergenekon süreci kapsamında Batı Trakya’daki bizlerin zarar görmemesinin sağlanmasıdır. Çünkü Türkiye’nin iç siyasetinde, iç menfaatler çerçevesinde kullanılmak demek, bir bakıma, Batı Trakya’daki azınlığın aleyhine hareket edildiği anlamına da gelmektedir.
Türkiye’deki belirli mihrakların AKP veya STK’larla veya başka gruplarla olan çatışmalarında, muhaliflerini yıpratmak, darbe yapmak ve son tahlilde düzeni illegal yoldan değiştirmek adına, eğer icap ederse, ve hiç çekinmeden, Batı Trakya’nın ve Batıtrakyalıların kullanılmasını hoş karşılamamızı hiç kimse beklememeli.
Ne yani? KKTC’ye Mehmet Emin Aga’yı seçim dönemi gönderen zihniyetle, Ergenekon patlak verince ‘Yeni Batı Trakya Dergisi’ne MGK şildi veren zihniyet, bir değil midir? Bunları yok mu sayalım, es mi geçelim, unutalım mı?
Son yıllarda Türkiye’den Batı Trakya’ya davet edilen konuşmacılar ve ziyaretçiler arasında Ergenekon davasına ismi karışmış ulusalcılar ve Ergenekon yandaşlarının olduğunu görmezlikten mi gelelim?
Veya, oldu olacak, çok daha eski olayları, mesela Susurluk kazası sonrası Abdullah Çatlı ile Sadık Ahmet ilişkisinin 07.11.1997 tarihli Sabah gazetesinde bile konu edildiğini, Habip Aslantürk’ün, ifadesinde, kendisinin Çatlı’nın emriyle Sadık Ahmet’i defalarca havaalanından aldığını ve Bakırköy’deki Çatlı’nın evine götürdüğünü saklayalım mı?
Veya, Türkiye’deki Batıtrakyalı Türklerden bazılarının Ergenekon sürecine adı karışmış, hatta tutuklanmış bulunan emekli paşalarla, dernek, dergi gibi çeşitli yapılanmaların içerisinde ortak çalıştıklarını inkâr mı edelim?
Denize atılan bir şişe misali, belki bir bulan olur ümidiyle, Batı Trakya’dan Türkiye’ye sesleniyoruz: Ergenekoncuların ihtiraslarına dış Türkleri heba etmeyin!
Ve elbette, bütün bu karanlık oyunlara rağmen umudumuzu koruyoruz; Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin Batı Trakya Türklerinin de demokratikleşme sürecine katkı sağlayacağına inandık, inanıyoruz.
0 yorum:
Yorum Gönder