AGOS
Sayi: 699
21/08/2009
İstanbul Rumları özel Yunanca kursu için onay bekliyor
Evren Dede
İstanbul Rumlarının eğitim sorunu sadece Heybeliada Ruhban Okulu’yla veya yetersiz Rum nüfusu yüzünden yıllardır kapalı (resmiyette ise açık!) olan anaokullarıyla sınırlı değil. Çağdaş eğitim kapsamında, belki en önemli sacayaklarından biri sayılabilecek resmi ve özel dil kursları konusunda da İstanbul Rumları yıllardır çözülemeyen bir sorunla karşı karşıyalar.
Türkiye’de, Japonca, Rusça, Çince, hatta Ermenice, İbranice ve onlarca başka dilin resmi ve özel kurslarda öğretilmesi Bakanlar Kurulu kararlarıyla “uygun!” görülmüşken, Yunanca öğretecek resmi veya özel bir dil kursu, bu konuda alınmış Bakanlar Kurulu kararı bulunmadığından dolayı kurulamıyor!..
Teknik açıdan durumu açıklamak oldukça basit: Türkiye’de örgün eğitim kurumlarında öğretilmesi düşünülen herhangi bir yabancı dil için Bakanlar Kurulu’nun kararı gerekiyor. Dolayısıyla, herhangi bir dil kursunun yasal anlamda bir yabancı dili öğretebilmesi için bahse konu yabancı dil ile ilgili olarak Bakanlar Kurulu kararı bulunması gerekiyor.
Burada hafiften gülümsememek mümkün değil tabii. Çünkü, işin komik yanı, yabancı dil izni Bakanlar Kurulu kararına tabi olunca, Tarım ve Köyişleri Bakanı’ndan tutun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’na, Bayındırlık ve İskân Bakanı’ndan Maliye Bakanına, hatta Ulaştırma Bakanı’na kadar, bahse konu yabancı dilin özel dil kurslarında öğretilip öğretilmemesi ile ilgili hiçbir alakası olmayan onlarca bakanlığın da onayı gerekiyor. Mesela İbranicenin resmi ve özel kurslarda öğretiminin yapılabilmesi için 2007 yılına kadar sabretmek ve Bakanlar Kurulu’nun 2007/12283 sayılı kararını ve dolayısıyla, dönemin Tarım ve Köyişleri Bakanı M. M. Eker’in dahi onayını beklemek dışında hiçbir çareniz kalmıyor.
Bir de, merak ediyorum elbette, acaba Sağlık Bakanı İbranicenin kurslarda öğretilmesini bakanlığıyla alakalı olarak hangi kritere dayanarak uygun buluyor veya mesela Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İbranicenin kurslarda öğretilip öğretilmemesinin bakanlığının hangi sorumluluk alanıyla ilgili olarak bir sorun teşkil etmediği kanaatine varıyor? Tabii, bütün bakanların olur dediği bir dil için Cumhurbaşkanı tutup da “Hayır” derse, söz konusu dilin kurslarda öğretilebilmesinin mümkün olmadığını ayrıca hatırlatmaya lüzum yoktur sanırım.
İyi ama, mantık süzgecinden geçirince cevabını bulamadığımız bu inanılmaz uygulamanın gerekçesi ne olabilir ki? Bir yabancı dilin resmi veya özel kurslarda öğretilebilmesi için neden konuyla alakasız bunca bakanlığın onayı gerekmektedir? Neden illa bütün bakanların, dolayısıyla da Bakanlar Kurulu’nun kararı şartı konmuş?
Geçmişi sorgulamak da önemlidir, esas sorunun Kürtçe olduğunu öne sürmek mümkün; fakat günümüzde bu uygulamanın hâlâ devam ettirilmesi başlı başına bir sıkıntıdır. Çünkü günümüzün modern dünyasında bu uygulamayı açıklayabilmek pek mümkün gözükmüyor. Çağdaş dünyanın hiçbir ülkesinde özel bir dil kursunda herhangi bir yabancı dilin öğretilebilmesi için Bakanlar Kurulu kararı istenmiyor. Daha doğrusu, konuyla ilgisiz hiçbir bakanlığın onayı istenmiyor. İstendiğini varsaysak bile, mesela Tarım Bakanı, tutup “Bana ne yahu hangi dilin özel kurslarda öğretilip öğretilmeyeceğinden? Beni AB fonlarından şeftali üreticilerine sağlanan kaynağın artırılması, çiftçilerin yağan doludan dolayı uğradığı zararların derhal ödenmesi ilgilendirir!” derdi, öyle değil mi!
Zaten doğru ve mantıklı olanı da bu. Çünkü basit bir müracaat için bürokratik işleyişin arkasına saklanmak, ilgili ilgisiz bütün bakanlıkları meşgul etmek akıl kârı değildir. Başta kendi vatandaşlarına güven duyan bir devlet bu gereksiz uygulamayı sürdürmemelidir.
Maalesef, Türkiye’de resmi ve özel kurslarda Yunanca öğretimin yapılması Bakanlar Kurulu kararı olmadığından dolayı, hâlâ, 2009’da bile yasak! Diyeceksiniz ki, buna rağmen Türkiye’de resmi olarak Yunanca kursu veren yok mu? Var tabii!.. Devlet kurumu olan Ankara Üniversitesi’ne bağlı TÖMER, devletin onayı olmamasına rağmen Yunanca için yıllardır çatır çatır kurs veriyor, mezunlarına Yunanca bildiğine dair diploma dağıtıyor! Bakanlar Kurulu kararı şartı aranmasına rağmen TÖMER bu ‘yasaklı dil’i nasıl öğretiyor? Bu da bir başka garabet olsa gerek…
İstanbul Rumlarınca kurulan ‘Skala Eğitim Hizmetleri fiirketi’, özel Yunanca kursu vermek istiyor. Türkiye vatandaşı olan bu gayrimüslim dostlarımız konu ile ilgili yetkili mercilere müracaatlarını yapmışlar ve uzun bir süredir Yunanca kursu için Bakanlar Kurulu kararını bekleyip duruyorlar.
Yıllardır kendi vatandaşlarını unutmuş hükümetlere inat, bu ciddi hatayı düzeltmek, mevcut hükümetin görevi olmalı. Türkiye’de Yunancanın da kurslarda öğretilebilmesinin yolu açılmalı. Kürt açılımını bile cesur bir şekilde gündeme getirebilen Başbakan Erdoğan’ın ve sayın bakanların İstanbul Rumlarının bu en doğal talebini göz ardı etmeyeceklerini düşünüyorum. İnşallah yanılmıyorumdur…
Sayi: 699
21/08/2009
İstanbul Rumları özel Yunanca kursu için onay bekliyor
Evren Dede
İstanbul Rumlarının eğitim sorunu sadece Heybeliada Ruhban Okulu’yla veya yetersiz Rum nüfusu yüzünden yıllardır kapalı (resmiyette ise açık!) olan anaokullarıyla sınırlı değil. Çağdaş eğitim kapsamında, belki en önemli sacayaklarından biri sayılabilecek resmi ve özel dil kursları konusunda da İstanbul Rumları yıllardır çözülemeyen bir sorunla karşı karşıyalar.
Türkiye’de, Japonca, Rusça, Çince, hatta Ermenice, İbranice ve onlarca başka dilin resmi ve özel kurslarda öğretilmesi Bakanlar Kurulu kararlarıyla “uygun!” görülmüşken, Yunanca öğretecek resmi veya özel bir dil kursu, bu konuda alınmış Bakanlar Kurulu kararı bulunmadığından dolayı kurulamıyor!..
Teknik açıdan durumu açıklamak oldukça basit: Türkiye’de örgün eğitim kurumlarında öğretilmesi düşünülen herhangi bir yabancı dil için Bakanlar Kurulu’nun kararı gerekiyor. Dolayısıyla, herhangi bir dil kursunun yasal anlamda bir yabancı dili öğretebilmesi için bahse konu yabancı dil ile ilgili olarak Bakanlar Kurulu kararı bulunması gerekiyor.
Burada hafiften gülümsememek mümkün değil tabii. Çünkü, işin komik yanı, yabancı dil izni Bakanlar Kurulu kararına tabi olunca, Tarım ve Köyişleri Bakanı’ndan tutun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’na, Bayındırlık ve İskân Bakanı’ndan Maliye Bakanına, hatta Ulaştırma Bakanı’na kadar, bahse konu yabancı dilin özel dil kurslarında öğretilip öğretilmemesi ile ilgili hiçbir alakası olmayan onlarca bakanlığın da onayı gerekiyor. Mesela İbranicenin resmi ve özel kurslarda öğretiminin yapılabilmesi için 2007 yılına kadar sabretmek ve Bakanlar Kurulu’nun 2007/12283 sayılı kararını ve dolayısıyla, dönemin Tarım ve Köyişleri Bakanı M. M. Eker’in dahi onayını beklemek dışında hiçbir çareniz kalmıyor.
Bir de, merak ediyorum elbette, acaba Sağlık Bakanı İbranicenin kurslarda öğretilmesini bakanlığıyla alakalı olarak hangi kritere dayanarak uygun buluyor veya mesela Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İbranicenin kurslarda öğretilip öğretilmemesinin bakanlığının hangi sorumluluk alanıyla ilgili olarak bir sorun teşkil etmediği kanaatine varıyor? Tabii, bütün bakanların olur dediği bir dil için Cumhurbaşkanı tutup da “Hayır” derse, söz konusu dilin kurslarda öğretilebilmesinin mümkün olmadığını ayrıca hatırlatmaya lüzum yoktur sanırım.
İyi ama, mantık süzgecinden geçirince cevabını bulamadığımız bu inanılmaz uygulamanın gerekçesi ne olabilir ki? Bir yabancı dilin resmi veya özel kurslarda öğretilebilmesi için neden konuyla alakasız bunca bakanlığın onayı gerekmektedir? Neden illa bütün bakanların, dolayısıyla da Bakanlar Kurulu’nun kararı şartı konmuş?
Geçmişi sorgulamak da önemlidir, esas sorunun Kürtçe olduğunu öne sürmek mümkün; fakat günümüzde bu uygulamanın hâlâ devam ettirilmesi başlı başına bir sıkıntıdır. Çünkü günümüzün modern dünyasında bu uygulamayı açıklayabilmek pek mümkün gözükmüyor. Çağdaş dünyanın hiçbir ülkesinde özel bir dil kursunda herhangi bir yabancı dilin öğretilebilmesi için Bakanlar Kurulu kararı istenmiyor. Daha doğrusu, konuyla ilgisiz hiçbir bakanlığın onayı istenmiyor. İstendiğini varsaysak bile, mesela Tarım Bakanı, tutup “Bana ne yahu hangi dilin özel kurslarda öğretilip öğretilmeyeceğinden? Beni AB fonlarından şeftali üreticilerine sağlanan kaynağın artırılması, çiftçilerin yağan doludan dolayı uğradığı zararların derhal ödenmesi ilgilendirir!” derdi, öyle değil mi!
Zaten doğru ve mantıklı olanı da bu. Çünkü basit bir müracaat için bürokratik işleyişin arkasına saklanmak, ilgili ilgisiz bütün bakanlıkları meşgul etmek akıl kârı değildir. Başta kendi vatandaşlarına güven duyan bir devlet bu gereksiz uygulamayı sürdürmemelidir.
Maalesef, Türkiye’de resmi ve özel kurslarda Yunanca öğretimin yapılması Bakanlar Kurulu kararı olmadığından dolayı, hâlâ, 2009’da bile yasak! Diyeceksiniz ki, buna rağmen Türkiye’de resmi olarak Yunanca kursu veren yok mu? Var tabii!.. Devlet kurumu olan Ankara Üniversitesi’ne bağlı TÖMER, devletin onayı olmamasına rağmen Yunanca için yıllardır çatır çatır kurs veriyor, mezunlarına Yunanca bildiğine dair diploma dağıtıyor! Bakanlar Kurulu kararı şartı aranmasına rağmen TÖMER bu ‘yasaklı dil’i nasıl öğretiyor? Bu da bir başka garabet olsa gerek…
İstanbul Rumlarınca kurulan ‘Skala Eğitim Hizmetleri fiirketi’, özel Yunanca kursu vermek istiyor. Türkiye vatandaşı olan bu gayrimüslim dostlarımız konu ile ilgili yetkili mercilere müracaatlarını yapmışlar ve uzun bir süredir Yunanca kursu için Bakanlar Kurulu kararını bekleyip duruyorlar.
Yıllardır kendi vatandaşlarını unutmuş hükümetlere inat, bu ciddi hatayı düzeltmek, mevcut hükümetin görevi olmalı. Türkiye’de Yunancanın da kurslarda öğretilebilmesinin yolu açılmalı. Kürt açılımını bile cesur bir şekilde gündeme getirebilen Başbakan Erdoğan’ın ve sayın bakanların İstanbul Rumlarının bu en doğal talebini göz ardı etmeyeceklerini düşünüyorum. İnşallah yanılmıyorumdur…
1 yorum:
gözünüz aydın !!!
Yorum Gönder