Sen bir avuç darı olsan,
Yere saçılmaya gelsen;
Ben bir güzel keklik olsam,
Bir bir toplasam ne dersin?
Sen bir güzel keklik olsan,
Bir bir toplamaya gelsen;
Ben bir yavru şahin olsam,
Kapsam kaldırsam ne dersin?
Herkes biliyor, Azınlığın kalburüstü şahsiyetlerinin çocukları, evinde Türkçe konuşan azınlık bireylerinin çocukları azınlık okullarında değil de, devlet okullarında okuyor. Sebebi Yunanca’nın daha iyi öğrenilmesi ve eğitim kalitesinin azınlık okullarına göre yüksek olması.
Yalnız, azınlık okullarından, azınlık eğitiminden ve anadilde eğitim öğretimden bahsederken bir gerçeği itiraf etmek zor geliyor, sıkılıyor, daralıyoruz. Niyetlere perde çekiyor, olmayacak duaya amin diyoruz.
Bugün eğitim konusunda üç önemli sorunla karşı karşıya azınlık bireyleri. Birincisi, çocuğun evinde öğrendiği dil -ki buna anadil deniyor- Türkçe değilse, tek kurtuluş azınlık okuluna gitmesidir. Bu sayede çocuk azınlığın anadili olan Türkçe’yi öğrenebilecektir, birey olarak anadili başka olsa bile. Bu yüzden, azınlığın anadiliyle -Türkçe ile-, evindeki anadili aynı olmayan kişiler, çocuklarını mutlaka azınlık okullarına göndermelidir. Yoksa Türkçe’yi öğrenemeyen azınlık bireyleri mevcut sistemden kopup gidecek, irtibat kopukluğu yüzünden asimile edilecektir.
Heyhat!.. Gel gör ki bu evinde de azınlığın anadilini -Türkçe’yi- konuşan aileler için geçerli değildir. Onların çocukları nasıl olsa Türkçe bilmektedirler, bu yüzden devlet okullarına gitmeli, Yunanca’yı çok iyi öğrenmelidirler. Yani evinde Pomakça konuşan, bireysel anadili Pomakça olan çocuklar, evinde Türkçe konuşan bireysel anadili Türkçe olan çocuklara karşı eğitim yarışını daha baştan kaybetmiştir. Evinde anadili Türkçe olanlar, çocuklarını devlet okullarına göndere dursun, kalitesiz azınlık okulları ve yetersiz Türkçe müfredat, evinde anadili Türkçe olmayanlar, yani anadili Pomakça olanlar içindir…
Zor geldi…
Yine itiraf etmek zor geliyor. Sıkıldığımız bir başka husus da, Yunan üniversiteleri konusudur. Bugün ama kontenjan sayesinde ama Türkiye’nin uygun görmesi sayesinde ama azınlık ileri gelenlerinin desteklemesi sayesinde ama yüksek kurullarımızın teşvik etmesi sayesinde, adına ne derseniz deyin, azınlık bireyleri Yunan üniversitelerini tercih etmektedir. Fakat herkesin sevinerek kabul ettiği, azınlık gençlerinin öğrenim görmek istediği Yunan üniversitelerinde bütün dersler Yunancadır. Azınlık okullarında, matematik, fizik, kimya derslerini Türkçe gören azınlık çocukları, Yunan üniversitesinde, en basitinden, toplama, çıkarma, karekökü gibi terimleri bile anlamakta zorlanmaktadır. Hani ilk başta karekökünün Yunanca’sını öğrensin de işlemi yapabilsin falan filan. İş böyle olunca, azınlık okullarında Türkçe dersi harici verilen derslerin Türkçe olması anlamsızlaşmaktadır. Sadece Türkiye’deki üniversitelerde okumayı düşünen azınlık çocukları için bu derslerin Türkçe olması bir anlam ifade etmektedir. Üstelik, Boğaziçi gibi bir üniversitede okumayı düşünenler için Türkçe matematik, fizik, kimya dersleri yine anlamsızdır. Hem Yunan üniversitesinde eğitimine devam edecek bir öğrencinin de azınlık okulunda kimya dersini Türkçe alması, öğrencinin başarı seviyesini düşürecektir.
Sıkıldık…
Yine itiraf etmek zor geliyor. Daraldığımız bir başka husus da Frangudaki programı. Azınlık çocukları, eğer üniversiteyi Yunanistan’da okuyacaksa, mezun olduktan sonra mesleğini Yunanistan’da icra edecekse, o zaman Yunancaları mükemmel olması gerekir. Bunun için de Yunanca öğrenmeye daha ilkokulda, hatta anaokulda başlanması gerekmektedir. Şimdi, hem çocuğum Yunan üniversitesinde okusun diyeceksin, hem de çocuğuna üniversite için, geleceği için Yunanca öğreten Frangudaki programına karşı çıkacaksın…
Daraldık…
Kişisel menfaatler çerçevesinde, saçma sapan politikalar kıskacında, plansız programsız iş yaparsan böyle olur işte… Azınlık okullarını anadili Pomakça olanlar için tutmak istersin; Yunan üniversitelerinde Yunanca bilmeyen azınlık öğrencileri sürünsün istersin; Frangudaki programına programda olmamasına rağmen zorla Türkçe ekletirsin, bu sayede devlet okullarına seçmeli olarak Türkçe dersi koydurursun; üniversitede hangi bölümde hangi branşa azınlık çocukları yönlendirilsin düşünmek istemezsin; Medrese kapansa çocukların koşa koşa Celal Bayar’a gideceğini sanırsın; Pomakça'dan korkar Yunanca’ya kucak açarsın; kelime haznesi 200 sözcüğü geçmeyen, diksiyon özürlü öğretmenlerle Türkçe öğretmek istersin; Türkçe katili azınlık basınınla Türkçülük yaptın sanırsın...
Öf; sıkıldık, daraldık cancağızım…
Lâkin söyleyelim: Sen bir avuç darı olsan, yere saçılmaya gelsen. Ben bir güzel keklik olsam, bir bir toplasam ne dersin?
Diyebileceği tek şey var: Sen bir güzel keklik olsan, bir bir toplamaya gelsen. Ben bir yavru şahin olsam, kapsam kaldırsam ne dersin?
Hu dey, hu dey, hu dey, hu dey!...
Yere saçılmaya gelsen;
Ben bir güzel keklik olsam,
Bir bir toplasam ne dersin?
Sen bir güzel keklik olsan,
Bir bir toplamaya gelsen;
Ben bir yavru şahin olsam,
Kapsam kaldırsam ne dersin?
Herkes biliyor, Azınlığın kalburüstü şahsiyetlerinin çocukları, evinde Türkçe konuşan azınlık bireylerinin çocukları azınlık okullarında değil de, devlet okullarında okuyor. Sebebi Yunanca’nın daha iyi öğrenilmesi ve eğitim kalitesinin azınlık okullarına göre yüksek olması.
Yalnız, azınlık okullarından, azınlık eğitiminden ve anadilde eğitim öğretimden bahsederken bir gerçeği itiraf etmek zor geliyor, sıkılıyor, daralıyoruz. Niyetlere perde çekiyor, olmayacak duaya amin diyoruz.
Bugün eğitim konusunda üç önemli sorunla karşı karşıya azınlık bireyleri. Birincisi, çocuğun evinde öğrendiği dil -ki buna anadil deniyor- Türkçe değilse, tek kurtuluş azınlık okuluna gitmesidir. Bu sayede çocuk azınlığın anadili olan Türkçe’yi öğrenebilecektir, birey olarak anadili başka olsa bile. Bu yüzden, azınlığın anadiliyle -Türkçe ile-, evindeki anadili aynı olmayan kişiler, çocuklarını mutlaka azınlık okullarına göndermelidir. Yoksa Türkçe’yi öğrenemeyen azınlık bireyleri mevcut sistemden kopup gidecek, irtibat kopukluğu yüzünden asimile edilecektir.
Heyhat!.. Gel gör ki bu evinde de azınlığın anadilini -Türkçe’yi- konuşan aileler için geçerli değildir. Onların çocukları nasıl olsa Türkçe bilmektedirler, bu yüzden devlet okullarına gitmeli, Yunanca’yı çok iyi öğrenmelidirler. Yani evinde Pomakça konuşan, bireysel anadili Pomakça olan çocuklar, evinde Türkçe konuşan bireysel anadili Türkçe olan çocuklara karşı eğitim yarışını daha baştan kaybetmiştir. Evinde anadili Türkçe olanlar, çocuklarını devlet okullarına göndere dursun, kalitesiz azınlık okulları ve yetersiz Türkçe müfredat, evinde anadili Türkçe olmayanlar, yani anadili Pomakça olanlar içindir…
Zor geldi…
Yine itiraf etmek zor geliyor. Sıkıldığımız bir başka husus da, Yunan üniversiteleri konusudur. Bugün ama kontenjan sayesinde ama Türkiye’nin uygun görmesi sayesinde ama azınlık ileri gelenlerinin desteklemesi sayesinde ama yüksek kurullarımızın teşvik etmesi sayesinde, adına ne derseniz deyin, azınlık bireyleri Yunan üniversitelerini tercih etmektedir. Fakat herkesin sevinerek kabul ettiği, azınlık gençlerinin öğrenim görmek istediği Yunan üniversitelerinde bütün dersler Yunancadır. Azınlık okullarında, matematik, fizik, kimya derslerini Türkçe gören azınlık çocukları, Yunan üniversitesinde, en basitinden, toplama, çıkarma, karekökü gibi terimleri bile anlamakta zorlanmaktadır. Hani ilk başta karekökünün Yunanca’sını öğrensin de işlemi yapabilsin falan filan. İş böyle olunca, azınlık okullarında Türkçe dersi harici verilen derslerin Türkçe olması anlamsızlaşmaktadır. Sadece Türkiye’deki üniversitelerde okumayı düşünen azınlık çocukları için bu derslerin Türkçe olması bir anlam ifade etmektedir. Üstelik, Boğaziçi gibi bir üniversitede okumayı düşünenler için Türkçe matematik, fizik, kimya dersleri yine anlamsızdır. Hem Yunan üniversitesinde eğitimine devam edecek bir öğrencinin de azınlık okulunda kimya dersini Türkçe alması, öğrencinin başarı seviyesini düşürecektir.
Sıkıldık…
Yine itiraf etmek zor geliyor. Daraldığımız bir başka husus da Frangudaki programı. Azınlık çocukları, eğer üniversiteyi Yunanistan’da okuyacaksa, mezun olduktan sonra mesleğini Yunanistan’da icra edecekse, o zaman Yunancaları mükemmel olması gerekir. Bunun için de Yunanca öğrenmeye daha ilkokulda, hatta anaokulda başlanması gerekmektedir. Şimdi, hem çocuğum Yunan üniversitesinde okusun diyeceksin, hem de çocuğuna üniversite için, geleceği için Yunanca öğreten Frangudaki programına karşı çıkacaksın…
Daraldık…
Kişisel menfaatler çerçevesinde, saçma sapan politikalar kıskacında, plansız programsız iş yaparsan böyle olur işte… Azınlık okullarını anadili Pomakça olanlar için tutmak istersin; Yunan üniversitelerinde Yunanca bilmeyen azınlık öğrencileri sürünsün istersin; Frangudaki programına programda olmamasına rağmen zorla Türkçe ekletirsin, bu sayede devlet okullarına seçmeli olarak Türkçe dersi koydurursun; üniversitede hangi bölümde hangi branşa azınlık çocukları yönlendirilsin düşünmek istemezsin; Medrese kapansa çocukların koşa koşa Celal Bayar’a gideceğini sanırsın; Pomakça'dan korkar Yunanca’ya kucak açarsın; kelime haznesi 200 sözcüğü geçmeyen, diksiyon özürlü öğretmenlerle Türkçe öğretmek istersin; Türkçe katili azınlık basınınla Türkçülük yaptın sanırsın...
Öf; sıkıldık, daraldık cancağızım…
Lâkin söyleyelim: Sen bir avuç darı olsan, yere saçılmaya gelsen. Ben bir güzel keklik olsam, bir bir toplasam ne dersin?
Diyebileceği tek şey var: Sen bir güzel keklik olsan, bir bir toplamaya gelsen. Ben bir yavru şahin olsam, kapsam kaldırsam ne dersin?
Hu dey, hu dey, hu dey, hu dey!...
0 yorum:
Yorum Gönder