Önümüzde yerel seçimler çok az bir zaman kaldı. Yapılan son genel seçimlerde Yunanistan’da soldan sağa bir dönüş yaşandı. Solun kalesi sayılan Rodop ili soldan sağa dönüşün en güçlü olduğu bölge olarak karşımıza çıktı. Hem seçim sonuçları açıkça gösterdi ki, vazifelerini yerine getirmeyince artık yokedilmesi gereken bir hükümetti PASOK.
Tabiî, PASOK’un hükümet olarak yokedilmesini ND’liler yanlış yorumladılar. Halk PASOK’u hükümet olarak yoketmişti, parti olarak değil. Bu yüzden de PASOK’un siyasî gücü kaybolmadı. Özellikle vali ve belediye ve yerel yönetimlerde aktif önderliklerini sürdüren Pasokçular solun yeniden güçlenmesine kaynak teşkil ediyorlar.
Burada sol derken belirtmek lâzım, iki partili ülkelerde önder seçilir, partiler değil. Kısaca ne sol soldur, ne de sağ sağdır gerçekte. Çokpartili rejimin yüzde kaçı iki partiye odaklı buna bakınca, parlamentoymuş, çokpartili rejimmiş, hikâyedir. Ortada iktidara tâlip iki parti olunca sol sol olmaktan, sağ sağ olmaktan çıkıyor. Genel değerler bulanıklaşıyor, fertler, liderler, parti başkanları öne çıkıyor. Öne çıkan her şahıssa iki partinin rekabetine borçlu öne çıkışını.
Bütün bunlara rağmen iş tasnife gelince ister istemez sınıflayalım: Yunanistan’da solu temsil eden PASOK, sağı temsil eden ND’dir. Ya diğer partiler? Onların hiç mi etkisi yok? Hiç şüphesiz, varlıklarıyla yoklukları toplumda infial yapmıyorsa, tasnifin alt kümesini oluştururlar. Ne günümüz bahsine konudurlar, ne geleceğe. Bahsedildikleri yerde, sadece tas kebabındaki soğan gibi lezzet versinler diye anılırlar. Hoş kısık ateşte pişmeye de gelmezler ama, yağsız kuşbaşı etse ND ve PASOK, diğer partiler tas kebabının pirinci, patatesi, soğanıdır.
Yaklaşan yerel seçimler PASOK adına sağla açılan arayı kapatmak için iyi bir fırsat.
Bu yüzden de yerel seçimler önemli. Gel gelelim ND boş durmuyor. Hükümet olmanın da avantajlarını kullanan ND, Karamanlis’in Papandreu’ya karşı öne çıkan baskın Yunan karakterini çekinmeden kullanıyor. Karamanlis’in Yunan barometresiyle ölçüldüğünde ortaya çıkan melekliği karşısında Pasokçular kendi genel başkanlarını yüceltmekte zorlanıyorlar. Yaşadıkları eziklik istemeseler de seziliyor. Ne hazin, iki partili ülkelerde lider seçilir, ekip değil. Ve PASOK lideri, ND lideri karşısında kişisel ölçümlerle seçim değerlendirmesine tâbi tutuluyor. Konuşması, yürüyüşü, bakışları, oturuşu, gülüşü, ses tonu vs. kayda değer mukayese özellikleri olunca, münakaşanın seviyesi cıvıklaşıyor, siyasî rekabet ucuzluyor. Oysa solu alt edecek yüzlerce siyasî kaynak var sağın elinde. Oysa sol zaten bedeninden fışkıran kirli kaynaklarla kendini kirletmiş, lekelemiş. Arınmak için yeniden yeni bir devrime ihtiyaç duyuyor. PASOK liderinin melekelerini eleştirmeye ne hâcet, bunca yıl iktidarda kalmış sol ahlâk bakımından da kirli.
Münakaşada kazanan kaybedendir. Son seçimlerde kazanan ND de, elbet kaybetmeye mehkum. Fakat hedef konacaksa, en az PASOK gibi uzun bir iktidarlık döneminden sonra. Geçelim.
Tıpkı Çoğunluk gibi kişilere endeksli Azınlık. Yalnız bir nüans farkıyla: Partinin oynadığı rol çok daha küçüktür. Meselâ, Gümülcine vali yardımcısı Hacıosman sağcıdır, ama sol partiden vali yardımcısı olmuştur. Kendi seçmeni için Hacıosman’ın partisi değil, Hacıosman’ın kendisi önemlidir. DEB’de de aynısı geçerli. Partisiyle bütünleşmiş gözüken azınlık adayları için de bir anlamda aynısı geçerli. Mustafa Mustafa bile partisinden dolayı seçmen kazanmamıştır, partisine Mustafa seçmen kazandırmıştır. Hükümet milletvekili İlhan Ahmet için de bu geçerli. Hem niye söylemeyelim, Azınlığın İlhan’ı seçmesindeki faktör, en başta PASOK azınlık adayının uğradığı erozyondur. Azınlık yeni bir göz, yeni bir dudak, yeni bir yüz istemiştir. Hâl böyle olunca, İlhan’ın partizanlığa kayması da anlamsızlaşır. Çünkü İlhan’ın şaşaası partisinden değil, fakir azınlık seçmeninden gelmektedir. Çünkü zenginin oyu İlhan’a gitmemiştir. Kalburüstü olanlar niye İlhan’ı seçsin ki? İşi, aşı yerinde olan yenilik niye istesin?
Yerel seçimler, genel seçimler için mini prova. Azınlık hakları konusunda aynı derecede yobaz davranan sağla sol veya solla sağın en büyük hatası: eski bilgilerinin tesirinden kendilerini kurtaramayışları. En yenisi on yıllık olan eski bilgiler ışığında yürütülen azınlık politikası solla sağın ortak yanılgısı. Hoş bu eski bilgiler kendi kendine değişecek değil, vasıtalara ihtiyaç var. Aracı olmaya talip kim olacak? Azınlık siyasetçisinin aslî görevi bu değil mi? Vasıta yani aracı olmak.
Parti içi bilinmeyen kanunlar vardır, bilinip de bilinmeyen, bilinip de söylenmeyen, bilinip de değiştirilmeyen. Gülbeyaz Karahasan’ın adaylığı gökkubbemizi saran bu kanunları ters yüz etti, gökkubbe çatırdadı ve çatladı. Bir azınlık üyesi, Çoğunluğun görev alanına giren bir vazifeye aday gösterildi. Çokkültürlü yurttaşlık yolunda önemli bir adım. Neden Rodop ilinde değil demenin âlemi yok. Çokkültürlülüğe soğuk bakan sadece Çoğunluk değil ki! Utanmasak yalanımızı ballandıra ballandıra haykıracağız, sanki Azınlık çokkültürlülüğe bayılıyor. Azınlık zaruretten dolayı çokkültürlülüğe yol veriyor, isteksiz ve bilinçsiz. Çoğunluk da zaruretten dolayı çokkültürlülüğe yol veriyor, isteksiz ve hedefsiz. En az ilişkiyle başından çokkültürlülüğü savan Çoğunluk ne kadar suçluysa, bir o kadar Azınlık suçlu. “Rodop ilinden Gülbeyaz’ı koysaydı ya görelim” diyenlerin samimiyetsizliği işte bu yüzden gün gibi âşikâr. Neden koysun? Neden yapsın?
Yunanistan uçsuz bucaksız tütün tarlası. ND gelmeden çok önce PASOK tarladaki tütünü toplamıştı. Gündelik ihtiyaçlara cevap vermekten tarlaya tütün ekmeye fırsat bulamayan ND’ye halk yerel seçimlerde ülke geneli desteğini şimdilik sürdürecek gibi.
Yerel seçimlerin Azınlığa etkisi? Ha sağ olmuş ha sol; malına, işine, aşına, düğününe, ibadetine dokunulmadığı müddetçe Azınlık şahlanmaz. Sadece kişisel menfaatler çerçevesinde partilere yakınlaşır veya uzaklaşır. Hem duygusaldır Azınlık. Ziyarete gelen politikacıları bağrına basar çabucak. Ve ardından bilinen nakarat başlar, «Γιά ποιό λόγο ήρθα εδώ; Ήρθα γιά νά σας ακούσω. Νομίσατε ότι Θα σας ξεχνούσα, ότι σας έχω ξεχάσει; Πότε δεν ενδιαφέρθηκα για τα προβλήματά σας; Πότε με ζητήσατε καί δε με βρήκατε; Εγώ, φίλοι, είμαι ένας από σας. Είμαι κι εγώ παιδί καπνά!!! Μεγάλωσα κι εγώ με τραχανόσουπα και με ψωμί.» Ve ardından kim daha duygusal konuşmuş, kim daha çok ziyaret etmişse Azınlık da ona verir oyunu. Hani ta buraya kadar gelmiş, ayıp olmasın diye.
Bütün bunlara rağmen belirtmekte yarar var. İskeçe’deki bağımsız liste yerel seçimlerin Azınlığa bakan yönündeki en ilginç olanı. 1989-90 yıllarında ardı ardına bağımsızlarla tanıştı Azınlık. Gerçi genel seçimlerle yerel seçimler aynı değil elbet. Fakat 2006’daki bağımsız liste de ne ilk, ne de son. Önemli olan fışkırdıkları kaynak. Yeni bağımsızlar geçmişin mirasına oturabilir mi? Geçmişin kaynağından fışkırsa bile geçmişin oy oranlarını yakalayabilir mi? Sonuçları görünce anlayacağız. Yalnız bir gerçeği belirtmekle yetinelim: 1989-90 yıllarında bağımsızlara karşı partilerden aday olanlardan yaşayanların hepsi bugün bağımsızların yanında gözüküyor. Bugüne bugün partilerin gelecek milletvekili seçimlerinde muhtemel azınlık adayları olacaklar için de öyle. Peki yanında gözükmenin ötesinde bunlar gerçekten bağımsızları destekliyorlar mı? Gerçekten akd-i ittifak ettiler mi? Hayır, doğası gereği hayır. Eski hesaplar var ortada, hesaplaşmalar var ortada. Millî ruh, hesaplaşmaların içinde çoktan boğulmuş gibi. Serdarzâde tutkalı olmasa bu hesaplaşmalar çok daha belirgin olacak. Hacıibram’ından Faikoğlu’na, Bandak’ından Akifoğlu’na ve diğerlerine kadar hepsi hesaplaşma pozisyonundalar. Aradaki uçurumlar o kadar büyük ki, akd-i ittifak ettikleri iddiası palavradan öteye gitmiyor. Gerçi listeyi ister içeriden ister dışarıdan, ister yandan ister kenardan destekleyenlerin akd-i ittifak ettikleri bir şey var elbet. Fitne ve fesat konusunda akd-i ittifak etmişler.
Son söz: Eğer liste son tahlilde 2500-3000 oy alırsa, fışkırdığı kaynağın kuruduğunu kabul etmekten öte söz söylenemez.
Not:1989-90 döneminde de akd-i ittifak edenler aynı şekilde fitne ve fesat konusunda akd-i ittifak etmişlerdi. Yalnız onlar bunu açıktan ve parti adaylarına karşı hayâsızca uyguladılar. Aldıkları oyun yüksek olmasının nedeni görüşlerinin benimsenmiş olmasından dolayı değildir ve bunun izahını önümüzdeki yerel seçimler sonrası yapacağız.
Azınlıkça Dergisi
Sayı 23
Haziran 2006
Tabiî, PASOK’un hükümet olarak yokedilmesini ND’liler yanlış yorumladılar. Halk PASOK’u hükümet olarak yoketmişti, parti olarak değil. Bu yüzden de PASOK’un siyasî gücü kaybolmadı. Özellikle vali ve belediye ve yerel yönetimlerde aktif önderliklerini sürdüren Pasokçular solun yeniden güçlenmesine kaynak teşkil ediyorlar.
Burada sol derken belirtmek lâzım, iki partili ülkelerde önder seçilir, partiler değil. Kısaca ne sol soldur, ne de sağ sağdır gerçekte. Çokpartili rejimin yüzde kaçı iki partiye odaklı buna bakınca, parlamentoymuş, çokpartili rejimmiş, hikâyedir. Ortada iktidara tâlip iki parti olunca sol sol olmaktan, sağ sağ olmaktan çıkıyor. Genel değerler bulanıklaşıyor, fertler, liderler, parti başkanları öne çıkıyor. Öne çıkan her şahıssa iki partinin rekabetine borçlu öne çıkışını.
Bütün bunlara rağmen iş tasnife gelince ister istemez sınıflayalım: Yunanistan’da solu temsil eden PASOK, sağı temsil eden ND’dir. Ya diğer partiler? Onların hiç mi etkisi yok? Hiç şüphesiz, varlıklarıyla yoklukları toplumda infial yapmıyorsa, tasnifin alt kümesini oluştururlar. Ne günümüz bahsine konudurlar, ne geleceğe. Bahsedildikleri yerde, sadece tas kebabındaki soğan gibi lezzet versinler diye anılırlar. Hoş kısık ateşte pişmeye de gelmezler ama, yağsız kuşbaşı etse ND ve PASOK, diğer partiler tas kebabının pirinci, patatesi, soğanıdır.
Yaklaşan yerel seçimler PASOK adına sağla açılan arayı kapatmak için iyi bir fırsat.
Bu yüzden de yerel seçimler önemli. Gel gelelim ND boş durmuyor. Hükümet olmanın da avantajlarını kullanan ND, Karamanlis’in Papandreu’ya karşı öne çıkan baskın Yunan karakterini çekinmeden kullanıyor. Karamanlis’in Yunan barometresiyle ölçüldüğünde ortaya çıkan melekliği karşısında Pasokçular kendi genel başkanlarını yüceltmekte zorlanıyorlar. Yaşadıkları eziklik istemeseler de seziliyor. Ne hazin, iki partili ülkelerde lider seçilir, ekip değil. Ve PASOK lideri, ND lideri karşısında kişisel ölçümlerle seçim değerlendirmesine tâbi tutuluyor. Konuşması, yürüyüşü, bakışları, oturuşu, gülüşü, ses tonu vs. kayda değer mukayese özellikleri olunca, münakaşanın seviyesi cıvıklaşıyor, siyasî rekabet ucuzluyor. Oysa solu alt edecek yüzlerce siyasî kaynak var sağın elinde. Oysa sol zaten bedeninden fışkıran kirli kaynaklarla kendini kirletmiş, lekelemiş. Arınmak için yeniden yeni bir devrime ihtiyaç duyuyor. PASOK liderinin melekelerini eleştirmeye ne hâcet, bunca yıl iktidarda kalmış sol ahlâk bakımından da kirli.
Münakaşada kazanan kaybedendir. Son seçimlerde kazanan ND de, elbet kaybetmeye mehkum. Fakat hedef konacaksa, en az PASOK gibi uzun bir iktidarlık döneminden sonra. Geçelim.
Tıpkı Çoğunluk gibi kişilere endeksli Azınlık. Yalnız bir nüans farkıyla: Partinin oynadığı rol çok daha küçüktür. Meselâ, Gümülcine vali yardımcısı Hacıosman sağcıdır, ama sol partiden vali yardımcısı olmuştur. Kendi seçmeni için Hacıosman’ın partisi değil, Hacıosman’ın kendisi önemlidir. DEB’de de aynısı geçerli. Partisiyle bütünleşmiş gözüken azınlık adayları için de bir anlamda aynısı geçerli. Mustafa Mustafa bile partisinden dolayı seçmen kazanmamıştır, partisine Mustafa seçmen kazandırmıştır. Hükümet milletvekili İlhan Ahmet için de bu geçerli. Hem niye söylemeyelim, Azınlığın İlhan’ı seçmesindeki faktör, en başta PASOK azınlık adayının uğradığı erozyondur. Azınlık yeni bir göz, yeni bir dudak, yeni bir yüz istemiştir. Hâl böyle olunca, İlhan’ın partizanlığa kayması da anlamsızlaşır. Çünkü İlhan’ın şaşaası partisinden değil, fakir azınlık seçmeninden gelmektedir. Çünkü zenginin oyu İlhan’a gitmemiştir. Kalburüstü olanlar niye İlhan’ı seçsin ki? İşi, aşı yerinde olan yenilik niye istesin?
Yerel seçimler, genel seçimler için mini prova. Azınlık hakları konusunda aynı derecede yobaz davranan sağla sol veya solla sağın en büyük hatası: eski bilgilerinin tesirinden kendilerini kurtaramayışları. En yenisi on yıllık olan eski bilgiler ışığında yürütülen azınlık politikası solla sağın ortak yanılgısı. Hoş bu eski bilgiler kendi kendine değişecek değil, vasıtalara ihtiyaç var. Aracı olmaya talip kim olacak? Azınlık siyasetçisinin aslî görevi bu değil mi? Vasıta yani aracı olmak.
Parti içi bilinmeyen kanunlar vardır, bilinip de bilinmeyen, bilinip de söylenmeyen, bilinip de değiştirilmeyen. Gülbeyaz Karahasan’ın adaylığı gökkubbemizi saran bu kanunları ters yüz etti, gökkubbe çatırdadı ve çatladı. Bir azınlık üyesi, Çoğunluğun görev alanına giren bir vazifeye aday gösterildi. Çokkültürlü yurttaşlık yolunda önemli bir adım. Neden Rodop ilinde değil demenin âlemi yok. Çokkültürlülüğe soğuk bakan sadece Çoğunluk değil ki! Utanmasak yalanımızı ballandıra ballandıra haykıracağız, sanki Azınlık çokkültürlülüğe bayılıyor. Azınlık zaruretten dolayı çokkültürlülüğe yol veriyor, isteksiz ve bilinçsiz. Çoğunluk da zaruretten dolayı çokkültürlülüğe yol veriyor, isteksiz ve hedefsiz. En az ilişkiyle başından çokkültürlülüğü savan Çoğunluk ne kadar suçluysa, bir o kadar Azınlık suçlu. “Rodop ilinden Gülbeyaz’ı koysaydı ya görelim” diyenlerin samimiyetsizliği işte bu yüzden gün gibi âşikâr. Neden koysun? Neden yapsın?
Yunanistan uçsuz bucaksız tütün tarlası. ND gelmeden çok önce PASOK tarladaki tütünü toplamıştı. Gündelik ihtiyaçlara cevap vermekten tarlaya tütün ekmeye fırsat bulamayan ND’ye halk yerel seçimlerde ülke geneli desteğini şimdilik sürdürecek gibi.
Yerel seçimlerin Azınlığa etkisi? Ha sağ olmuş ha sol; malına, işine, aşına, düğününe, ibadetine dokunulmadığı müddetçe Azınlık şahlanmaz. Sadece kişisel menfaatler çerçevesinde partilere yakınlaşır veya uzaklaşır. Hem duygusaldır Azınlık. Ziyarete gelen politikacıları bağrına basar çabucak. Ve ardından bilinen nakarat başlar, «Γιά ποιό λόγο ήρθα εδώ; Ήρθα γιά νά σας ακούσω. Νομίσατε ότι Θα σας ξεχνούσα, ότι σας έχω ξεχάσει; Πότε δεν ενδιαφέρθηκα για τα προβλήματά σας; Πότε με ζητήσατε καί δε με βρήκατε; Εγώ, φίλοι, είμαι ένας από σας. Είμαι κι εγώ παιδί καπνά!!! Μεγάλωσα κι εγώ με τραχανόσουπα και με ψωμί.» Ve ardından kim daha duygusal konuşmuş, kim daha çok ziyaret etmişse Azınlık da ona verir oyunu. Hani ta buraya kadar gelmiş, ayıp olmasın diye.
Bütün bunlara rağmen belirtmekte yarar var. İskeçe’deki bağımsız liste yerel seçimlerin Azınlığa bakan yönündeki en ilginç olanı. 1989-90 yıllarında ardı ardına bağımsızlarla tanıştı Azınlık. Gerçi genel seçimlerle yerel seçimler aynı değil elbet. Fakat 2006’daki bağımsız liste de ne ilk, ne de son. Önemli olan fışkırdıkları kaynak. Yeni bağımsızlar geçmişin mirasına oturabilir mi? Geçmişin kaynağından fışkırsa bile geçmişin oy oranlarını yakalayabilir mi? Sonuçları görünce anlayacağız. Yalnız bir gerçeği belirtmekle yetinelim: 1989-90 yıllarında bağımsızlara karşı partilerden aday olanlardan yaşayanların hepsi bugün bağımsızların yanında gözüküyor. Bugüne bugün partilerin gelecek milletvekili seçimlerinde muhtemel azınlık adayları olacaklar için de öyle. Peki yanında gözükmenin ötesinde bunlar gerçekten bağımsızları destekliyorlar mı? Gerçekten akd-i ittifak ettiler mi? Hayır, doğası gereği hayır. Eski hesaplar var ortada, hesaplaşmalar var ortada. Millî ruh, hesaplaşmaların içinde çoktan boğulmuş gibi. Serdarzâde tutkalı olmasa bu hesaplaşmalar çok daha belirgin olacak. Hacıibram’ından Faikoğlu’na, Bandak’ından Akifoğlu’na ve diğerlerine kadar hepsi hesaplaşma pozisyonundalar. Aradaki uçurumlar o kadar büyük ki, akd-i ittifak ettikleri iddiası palavradan öteye gitmiyor. Gerçi listeyi ister içeriden ister dışarıdan, ister yandan ister kenardan destekleyenlerin akd-i ittifak ettikleri bir şey var elbet. Fitne ve fesat konusunda akd-i ittifak etmişler.
Son söz: Eğer liste son tahlilde 2500-3000 oy alırsa, fışkırdığı kaynağın kuruduğunu kabul etmekten öte söz söylenemez.
Not:1989-90 döneminde de akd-i ittifak edenler aynı şekilde fitne ve fesat konusunda akd-i ittifak etmişlerdi. Yalnız onlar bunu açıktan ve parti adaylarına karşı hayâsızca uyguladılar. Aldıkları oyun yüksek olmasının nedeni görüşlerinin benimsenmiş olmasından dolayı değildir ve bunun izahını önümüzdeki yerel seçimler sonrası yapacağız.
Azınlıkça Dergisi
Sayı 23
Haziran 2006
0 yorum:
Yorum Gönder