AGOS
Sayı: 707
15.10.2009
Evren Dede
Davutoğlu-Nalbandyan, Kuneralp-Biçios
Türkiye ve Ermenistan dışişleri bakanları Ahmet Davutoğlu ve Edvard Nalbandyan’ın 10 Ekim Cumartesi akşamı imzaladıkları protokole ve dolayısıyla iki ülkenin geleceği adına sevinirken, aklıma bir andai ister istemezi Zeki Kuneralp ve Dimitris Biçios’un ‘İkili Rapor’u geldi.
Zeki Kuneralp (1914-1998), Türk Dışişleri’nde önemli görevlerde bulunmuş, kıymetli bir diplomattı. Ali Kemal’in oğluydu. Babası hunharca katledildiğinde o daha sekiz yaşını tamamlamıştı. Türkiye’den annesiyle birlikte ayrıldıktan tam on altı yıl sonra memleketine döndü. Askerliğini yaptıktan sonra da Dışişleri Bakanlığı’na girdi.
Kuneralp, en son Bern, Londra ve Madrid’de büyükelçilik, Dışişleri’nde genel sekreterlik yapmış biri. İlber Ortaylı, Kuneralp için, “Türklerin büyükelçisi” diyor.
Dimitrios Biçios (1915-1983), Yunan Dışişleri’nde önemli görevlerde bulunmuş, kıymetli bir diplomattı. 1974’te cuntanın düşüşünden hemen sonra yapılan seçimlerde galip gelen Konstantinos Karamanlis, bu önemli diplomatı, Biçios’u, tıpkı Davutoğlu’nda olduğu gibi, parlamento dışından dışişleri bakanı olarak tayin etmişti. Dimitrios Biçios 20 Aralık 1977 seçimlerine dek Yunanistan Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı; daha önceki 5 ay süreli milli birlik hükümetinde ise dışişleri bakan yardımcısıydı. Hiç şüphesiz, Biçios, Yunanlıların yetiştirdiği en önemli diplomatlardan biri.
Bu iki kıymetli diplomatın hayatı bir noktada kesişmiştir: Türk-Yunan ilişkileri. 1959’da Yunanistan Başbakanı Konstantinos Karamanlis Ankara ve İstanbul’u ziyaret etmiş, ardından Türkiye Başbakanı Adnan Menderes de Atina’yı ziyaret etmişti. Bu yakın ilişkinin sonucunda iki başbakan oturmuş, Kıbrıs sorunuyla zehirlenen, mütekabiliyet çerçevesinde bırakılan azınlıklarla gerilen (!) ve bin bir farklı problemle çıkmaza giren Türk-Yunan ilişkilerini iyileştirmek, ihtilaflı konuları çözmek istemişlerdi.
Peki, bunu nasıl yapacaklardı? “En iyisi dışişlerinden bu işin üstesinden gelebilecek birer diplomat tespit edelim; otursunlar, konuşsunlar, anlaşsınlar ve bize çözüm yolları öneren ortak bir rapor hazırlasınlar” dediler.
İşte bu iki kıymetli diplomatın, Kuneralp ve Biçios’un hayatı da o noktada kesişmiş oldu. Çünkü hazırlanacak ikili rapor için Türkiye’yi Zeki Kuneralp, Yunanistan’ı da Dimitrios Biçios temsil ediyordu.
Tabii, Biçios ve Kuneralp’in işi zordu. İhtilaflı konuları tek heyet halinde inceleyecek, bunların çözümü için yine birlikte mutabakata varacak, ve bu çözüm önerilerini yine birlikte hazırladıkları bir raporla başbakanlarına sunacaklardı.
Detaya girip sizleri Türk-Yunan ilişkilerinin teferruatıyla boğmak istemem. Anlatmak istediğim başka bir şey var. O yüzden, ‘İkili Rapor’un içeriğine hiç değinmeden, sonunda ne oldu, o kısma geçeceğim.
Sonunda, Zeki Kuneralp ve Dimitrios Biçios vazifelerini layıkıyla yaptılar. Türk-Yunan sorunlarını, ihtilaflı meseleleri etraflı bir şekilde incelediler ve çözüm için önerilerde bulundular. Bu önerileri, müşterek bir rapor halinde başbakanlarına sundular.
Peki, bundan sonra ne oldu? Her iki memlekette de, tahmin edebileceğiniz gibi siyasi kargaşalar yaşandı, başbakanlar mevkilerinden ayrıldı, ve Kuneralp ve Biçios’un ‘İkili Rapor’u da 1959 yılında rafa kalktı, bir daha tozu alınmamak üzere…
Bütün bunları moral bozmak için söylemiyorum elbette. Sadece, Ahmet Davutoğlu - Edvard Nalbandyan ikilisinin imzaladığı anlaşmanın akıbetinin Zeki Kuneralp ve Dimitris Biçios’un ‘İkili Rapor’u gibi olmasını istemiyorum, hepsi bu...
Sayı: 707
15.10.2009
Evren Dede
Davutoğlu-Nalbandyan, Kuneralp-Biçios
Türkiye ve Ermenistan dışişleri bakanları Ahmet Davutoğlu ve Edvard Nalbandyan’ın 10 Ekim Cumartesi akşamı imzaladıkları protokole ve dolayısıyla iki ülkenin geleceği adına sevinirken, aklıma bir andai ister istemezi Zeki Kuneralp ve Dimitris Biçios’un ‘İkili Rapor’u geldi.
Zeki Kuneralp (1914-1998), Türk Dışişleri’nde önemli görevlerde bulunmuş, kıymetli bir diplomattı. Ali Kemal’in oğluydu. Babası hunharca katledildiğinde o daha sekiz yaşını tamamlamıştı. Türkiye’den annesiyle birlikte ayrıldıktan tam on altı yıl sonra memleketine döndü. Askerliğini yaptıktan sonra da Dışişleri Bakanlığı’na girdi.
Kuneralp, en son Bern, Londra ve Madrid’de büyükelçilik, Dışişleri’nde genel sekreterlik yapmış biri. İlber Ortaylı, Kuneralp için, “Türklerin büyükelçisi” diyor.
Dimitrios Biçios (1915-1983), Yunan Dışişleri’nde önemli görevlerde bulunmuş, kıymetli bir diplomattı. 1974’te cuntanın düşüşünden hemen sonra yapılan seçimlerde galip gelen Konstantinos Karamanlis, bu önemli diplomatı, Biçios’u, tıpkı Davutoğlu’nda olduğu gibi, parlamento dışından dışişleri bakanı olarak tayin etmişti. Dimitrios Biçios 20 Aralık 1977 seçimlerine dek Yunanistan Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı; daha önceki 5 ay süreli milli birlik hükümetinde ise dışişleri bakan yardımcısıydı. Hiç şüphesiz, Biçios, Yunanlıların yetiştirdiği en önemli diplomatlardan biri.
Bu iki kıymetli diplomatın hayatı bir noktada kesişmiştir: Türk-Yunan ilişkileri. 1959’da Yunanistan Başbakanı Konstantinos Karamanlis Ankara ve İstanbul’u ziyaret etmiş, ardından Türkiye Başbakanı Adnan Menderes de Atina’yı ziyaret etmişti. Bu yakın ilişkinin sonucunda iki başbakan oturmuş, Kıbrıs sorunuyla zehirlenen, mütekabiliyet çerçevesinde bırakılan azınlıklarla gerilen (!) ve bin bir farklı problemle çıkmaza giren Türk-Yunan ilişkilerini iyileştirmek, ihtilaflı konuları çözmek istemişlerdi.
Peki, bunu nasıl yapacaklardı? “En iyisi dışişlerinden bu işin üstesinden gelebilecek birer diplomat tespit edelim; otursunlar, konuşsunlar, anlaşsınlar ve bize çözüm yolları öneren ortak bir rapor hazırlasınlar” dediler.
İşte bu iki kıymetli diplomatın, Kuneralp ve Biçios’un hayatı da o noktada kesişmiş oldu. Çünkü hazırlanacak ikili rapor için Türkiye’yi Zeki Kuneralp, Yunanistan’ı da Dimitrios Biçios temsil ediyordu.
Tabii, Biçios ve Kuneralp’in işi zordu. İhtilaflı konuları tek heyet halinde inceleyecek, bunların çözümü için yine birlikte mutabakata varacak, ve bu çözüm önerilerini yine birlikte hazırladıkları bir raporla başbakanlarına sunacaklardı.
Detaya girip sizleri Türk-Yunan ilişkilerinin teferruatıyla boğmak istemem. Anlatmak istediğim başka bir şey var. O yüzden, ‘İkili Rapor’un içeriğine hiç değinmeden, sonunda ne oldu, o kısma geçeceğim.
Sonunda, Zeki Kuneralp ve Dimitrios Biçios vazifelerini layıkıyla yaptılar. Türk-Yunan sorunlarını, ihtilaflı meseleleri etraflı bir şekilde incelediler ve çözüm için önerilerde bulundular. Bu önerileri, müşterek bir rapor halinde başbakanlarına sundular.
Peki, bundan sonra ne oldu? Her iki memlekette de, tahmin edebileceğiniz gibi siyasi kargaşalar yaşandı, başbakanlar mevkilerinden ayrıldı, ve Kuneralp ve Biçios’un ‘İkili Rapor’u da 1959 yılında rafa kalktı, bir daha tozu alınmamak üzere…
Bütün bunları moral bozmak için söylemiyorum elbette. Sadece, Ahmet Davutoğlu - Edvard Nalbandyan ikilisinin imzaladığı anlaşmanın akıbetinin Zeki Kuneralp ve Dimitris Biçios’un ‘İkili Rapor’u gibi olmasını istemiyorum, hepsi bu...
0 yorum:
Yorum Gönder