Son tahlilde


azınlıkça

Azınlıkça’nın Mart ve Nisan sayılarındaki kapak dosyasını, Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinden M. Ali Birand ve Nazlı Ilıcak’la yapılmış röportajlar oluşturdu. Soruların bir kısmı her ne kadar aktüel içerikli olsa da, Birand’ın da, Ilıcak’ın da cevapları, esasında bizler için birbirinden önemli açıklamalar içeriyor. Muhafazakâr ve milliyetçi tandanslı bir gazetenin patronu olan Nazlı Ilıcak’ın, “Erdoğan’ın Batı Trakya politikasını tamamen destekliyorum” beyanı çok şey ifade ediyor meselâ. Avrupacı görüşleriyle ön plana çıkan Mehmet Ali Birand, “Sırtınızı Türkiye’ye dayayarak iş yapmayın artık, neticede sizler Yunanistan vatandaşı, Avrupa vatandaşısınız” şeklindeki beyanı da hakeza aynı önemde bir beyan. Röportajlarda, her iki gazeteci de, “özgür” sivil örgütlenmeye çağırıyor Azınlığı, geçmiş dönem politikalarının, kalıntılarının, artık hayatınızı yönlendirmesine izin vermeyin diyerek.

Yapılan röportajların hepsinin bir de perde arkası var elbette. Bunlardan bir tanesi, Atina’daki Türk-Yunan gazetecileri konferansında, Azınlıkça adına yazarımız Abdülhalim Dede’nin, Bakan Beşir Atalay’la röportaj yaparken, Mehmet Ali Birand’ın yanlarına gelmesi ve Beşir Atalay’ın “Dede’yi tanıyor musun?” soruna, Birand’ın “Nasıl tanımam bakanım. Benim gibi hainlerden!” diyerek espri yapması ve bir zamanlar Batı Trakyalıların, kendisini de hain ilan ettiklerini anlatması oldu. Neticede Birand, Azınlığın kendisini hain ilan etmediğini, malumunuz olan bir kesimin bu tür çirkin saldırılara giriştiğini zaten biliyordu ve röportajların perde arkasında buna benzer bir çok hoş sahneler de yaşandı.

Bendeniz, Birand ve Ilıcak röportajlarının yorumunu ve perde arkası anılarını başka sefere saklamayı, bunların yerine dikkatlerden kaçmasını istemediğim bir başka noktaya odaklanmayı istiyorum. O da gerçekte Türkiyelilerin, bizleri ve Batı Trakya’yı iyi tanımadıkları.
Hep söyler dururuz, Türkiye’deki halk bizleri bilmiyor diye. Kimilerimiz, Türkiye’ye gittiğinde “Batı Trakyalıyım” dediği zaman, “orası neresi?” diye sorulduğunu, hatta Yunanistan’da olduğunu söylediklerinde pat diye “gâvur” yaftasını yediklerini bile söylerler.
Bilinen bir gerçek var ki, resmi devlet politikası çerçevesinde ismi parklara, sokaklara verilen Sadık Ahmet fenomeni bile, Azınlığın gerçek yüzünü Türkiye’de yeterli düzeyde tanıtamamıştır. Son tahlilde Türkiye devletine yakın, Türkiye halkına uzak bir Azınlık oluşturulmuştur.

Türk medyasının Batı Trakya’ya olan ilgisi, sadece devlet haber ajansının sunduğu Dış Türkler konseptine uyumlu olan, “Yunanistan’daki Türklere baskı yapılıyor” manşetli haberlerle kısıtlı kalmıştır yıllar boyu. Türkiye halkı, sadece Batı Trakya Türkünün Yunanistan’daki varlığını bilmemekle kalmamıştır, Kıbrıs’ta Denktaş ve resmi ideoloji dışında hareket edenlerin varlığını da bilmemiştir yıllarca. Hatta Irak’taki Türkmelerin varlığını da bilmemiştir, tâ ki Amerika’nın Irak işgaline kadar. Son tahlilde Türkiye devletine yakın, Türk basınına uzak bir Azınlık oluşturulmuştur.
Türkiye’deki milliyetçi cephe içerisinde aktif mücadele eden kesimler, gerek Kıbrıs’taki Türkleri, gerek Irak’taki Türkmenleri, gerekse Batı Trakya’daki Türkleri, ulusal menfaatin korunması anlamında değerlendirmişlerdir, bu insanların ne istediklerini, onlar için neyin önemli olduğunu görmezden gelerek. Türkiye’deki Avrupacı kesim ise, ne Batı Trakya Türklerinin, ne Türkmenlerin ne de Kıbrıs Türklerinin kimlik sorunuyla ilgilenmemiştir, bu kutsal görevin ulusalcılar tarafından yürütüldüğünü bilerek. Hâl böyle olunca, Batı Trakya’yı ve Azınlığın kendi içinde demokrasi sınavı verdiğini bilenlerin sayısı, bir elin parmakları kadar az olmuştur Türkiye’de. Son tahlilde Türkiye devletine yakın, Türkiye sivil toplum kuruluşlarına uzak bir Azınlık oluşturulmuştur.
Azınlık çıkarları ile devlet çıkarları arasında bocalayan Türkiye’deki Azınlık dernek yönetimleri de, Azınlığın tanıtımında negatif bir rol üstlenmiştir yıllarca. Türkiye’deki tanıtımlarda, panellerde, konferanslarda, gecelerde Türkiyelilere, Batı Trakya’nın varlığını ve Azınlık insanının zenginliklerini, kültürünü tanıtmak ve sevdirmek yerine; açılıma karşı, Avrupalılığa kapalı, aşırı milliyetçi saplantılarla yaşayan Azınlık imajı sunulmuş, “yunan zulmüyle inleyen mazlum Batı Trakya” görüntüsünden öteye “bilinçli olarak” geçilememiştir. İşin ilginç yanı, sunulan bu imajın Batı Trakya dışından güdümlü olduğu izlenimini edinen Türkiyelinin hissiyatı coşmamış, istenilen tepki oluşturulamamıştır bir türlü. Son tahlilde Türkiye devletinin tanıdığı, azınlık derneklerinin tanımadığı bir Azınlık oluşturulmuştur.
En son Bulgar zulmü sebebiyle Türkiye’ye kaçan Bulgaristan Türklerinin dramı kıvamında Batı Trakya meselesine vâkıf olan politikacıları es geçersek, Türkiye’deki partiler karşısında da Azınlık insanı aynı bilinmeme problemiyle karşı karşıya kalmıştır yıllarca. Lozan perspektifi ile sınırlandırılmış bir pencereden sunulan Batı Trakya’yı, politikacılar sadece, İstanbul Rumlarına karşılık birilerinin bırakıldığı yer olarak bilirler. Son tahlilde Türkiye devletinin bildiği, Türkiye partilerinin bilmediği bir Azınlık oluşturulmuştur.
*

Bu kadar hazin bir tablo sergilediğime bakmayın sakın, gerçekte Erdoğan’ın Batı Trakya’ya gelmesi biraz olsun bu tabloyu değiştirir gibi oldu. Bu ziyaret, Türkiyelilerin Batı Trakya’yı bilmesine, en azından Batı Trakya’nın varlığından haberdar olmasına yol açtı. Erdoğan ziyaretinin belki de en faydalı taraflarından biri de bu oldu. Aynı fayda Kıbrıs’ta da görüldü. Bundan birkaç sene öncesine kadar, Kıbrıs’ta sadece Denktaş’ın yaşadığını sanan Türkiyeliler için, 2004 ve 2005 yılları, Kıbrıs’ta başka Türklerin de yaşadığını söyleyen haberlerin bombardımanına tabi tutuldukları yıllar oldu. Sonuçta insanların basın yoluyla öğrendikleri bilgileri, hızla değişen gündem içerisinden yakalayıp kavrayabilmeleri zaman alacaktır elbet. Hele birçok önemli haber, hızla akıp giden haber kuşağı içerisinde unutulup gidiyorsa, geriye birkaç kırıntı, birkaç siluet, birkaç hayal meyal hatırlanacak izler bırakarak.
Son tahlilde Türkiye devletinin fark ettiği, Türkiye halkının fark etmediği bir Azınlık oluşturulmuştur.
***
Nazlı Ilıcak, Erdoğan’ın Yunanistan ziyaretine katılmış, Erdoğan’la birlikte Batı Trakya’ya gelmiş Türk-Yunan ilişkilerini destekleyen gazetecilerden biri. Birand ise, Türk-Yunan gazeteciler cemiyeti üyelerinden. Anlayacağınız her ikisinin de birçok yunanlıyla dostlukları var. Her ikisi de, Erdoğan’ın Yunanistan politikasını destekliyor, her ikisi de daha sıcak ilişkilere girilmesini istiyor.
Fakat bütün bunların ötesinde kuytu köşeye saklanmış bir gerçek duruyor. O da Batı Trakya insanını veya Azınlığının gerçek yüzünü, bazı sebeplerden dolayı yeni yeni öğrendikleri. Eğer birgün karşınıza Türkiye’nin önemli yazarlarından, gazetecilerinden, sanatçılarından biri çıkarsa, hiç çekinmeden Batı Trakyalı arkadaşı, dostu veya tanıdığı olup olmadığını sormanızı öneririm. “Olmaz olur mu canım!” kabilinden soyut cevapların dışında, somut, elle tutulan, kalemle yazılan isimler alamayacağınızı göreceksiniz. Fakat bunun suçunu onlarda aramayın sakın, biz Azınlığın, Türkiyelilere kendimizi tanıtamamış olduğumuz gerçeğini görün. Rumelili, Batı Trakyalı, olup ta Türkiye’de marka olmuş, yazar, şair, gazeteci, işadamı, politikacı var elbet. Ancak Türkiye’de ismini duyurabilmiş, hâlâ Batı Trakya’da yaşayan, Azınlık içerisinde mücadele veren, dava adamı, şair, yazar, gazeteci, bilim adamı, ressam, politikacı yok maalesef. Oysa Türkiye’de marka olabilecek kalitede şairimiz de, yazarımız da, politikacımız da, ressamımız da, insanımız da mevcut. Sorun bu değerlerin tanıtımının yapılamaması. Yazarlıkta, şairlikte, gazetecilikte, isim vermek istemediğim birçok kişi, Kıbrıs’ta da, Türkiye’de de okur kazanacak vasıflara, niteliklere sahipler. Tek sorunları okura ulaşabilmek, Azınlığın tanıtımını yapabilmek. Burada belirtmek lâzım: daha Türkiye’ye bile kendisini tanıtamayan bir azınlığın, kendisini Avrupa’ya nasıl tanıtacağı sorununu da görmezlikten gelmeyelim, Atinalılara bile Şahin olaylarının haklıyken haksız konuma düşürüldüğümüz sonuçlarıyla tanıtılmış bir azınlıkla karşı karşıya olduğumuz gerçeğinin de işin bir başka cephesi olduğunu unutmayalım.
***
Batı Trakya’nın yöresel özellikleri tanıtımı yapılacak cinsten. Fakat gel gör ki birbirinden güzel dağ köylerimizi tanıtan birkaç haber dışında, Türkiye basınında olumlu haberlerle yer almamış olmamız da bir başka handikapımız. Türkiye’de yayımlanan Atlas dergisinin, bundan yaklaşık bir sene önce Batı Trakya’yı tanıtması, bu anlamda kayıt düşülebilecek birkaç önemli başarılarımızdan biri.
***
Konuları billûrlaştırırsak: Batı Trakya dışına sesimizi duyurabildiğimiz, bizi anlatan, bizim düşüncelerimizi ifade eden bir organa, bir yayın organına sahip olamamışız yıllarca. Bunu tersinden okumak ta mümkün; Azınlığa, Türkiyelilerin, Avrupalıların düşüncelerini, bizi ne kadar tanıdıklarını anlatan bir yayın organına da sahip olamamışız yıllarca.
İşte bendeniz, Azınlıkça’daki Mehmet Ali Birand, Nazlı Ilıcak ve Devlet Bakanı Beşir Atalay ile yapılan röportajları okurken en çok buraya takıldım kaldım. Azınlığın sesini Türkiyelilere, Yunanlılara, Avrupalılara; Türkiyelilerin, Yunanlıların, Avrupalıların sesini de Azınlığa ileten basının geçmişte olmamasına hayıflandım. Gerçi Kıbrıs Türkünü yeni yeni tanıyan Türkiyeliler için, Batı Trakya Türk Azınlığını da geç tanımaya başlamalarının veya Azınlığın, Türkiye’nin başka çehresinin de olduğunu yeni yeni öğrenmeye başlamasının çok ta olumsuz bir yanı yok ortada. Zaten duyulmasını istemediğimiz görüşler ve beyanlar yüzünden hazırlıksızdık eskiden. Öyle değil mi?
***
Azınlıkça’nın, Türkiye’nin birbirinden ünlü, birbirinden kıymetli gazetecileriyle yapılmış röportajları bir hayli fazla. Şu ana kadar bunlardan üçünü sizlere sunduk. Ancak esas önemli olan neydi biliyor musunuz? Azınlıkça sayesinde, bu birbirinden ünlü şahsiyetlerin, Azınlık haberlerinden, Azınlığın düşüncelerinden, Azınlığın köylerinden, Azınlığın adetlerinden, kısacası Azınlık insanından, ilk elden ve güdümsüz şekilde haberdar olmalarıydı. Son tahlilde Türkiye devletine yakın, Türkiye halkına uzak bir Azınlığın, Türk-Yunan ilişkilerinde köprü vazifesi görebilmesi için, asıl buna ihtiyacı var zaten.




Azınlıkça
Nisan 2005

0 yorum:


Free Blogspot Templates by Isnaini Dot Com and Supercar Pictures. Powered by Blogger